Ortak noktamız Tango!

Bu zamana kadar hep tangonun bütünlüğü ve hisleri üzerine yazdım. Nitekim bu konular üzerine yazmaya da devam edeceğim ama son zamanlarda farkına vardığım ve bence çok önemli bir konu olan leader-follower ile eril-dişil ilişkisini konuşmadan geçemeyeceğim.

Tango başlangıcında kadın follower ve erkek leader rolünü üstlenerek eğitimine başlar. Buradaki leader enerji akışını yönlendiren ve follower bu akışı takip ederek estetiği ekleyen kişidir. Dansçının seviyesi ise ilerledikçe diğer rolü öğrenmeye başlar ve dansı bütünlük kazanır. Aynı hayattaki gibi…

Yunan mitolojisine göre insanlar aslında hem eril hem dişil organlarını barındıran 4 kollu 2 kafalı mitolojik bir yaratık aslında. Mitin devamına göre insanlar zevk ve sefaya kendilerini verip Zeus’a şükretmeyi unutunca Zeus onları cezalandırarak ikiye böler ve bugünkü insan ortaya çıkar. Bugünün insanların hayattaki en büyük amacının da kendilerini tekrar bütünleyecek parçalarını bulmak olduğunu iddia eder. Bu mitin en ilginç noktası ise bu bölünme sırasında herkesin eşit bölünmemesidir. Bazılarının hem eril hem dişil özelliklerini koruduğunu ve bu canlıların daha üstün olduğunu savunur.

Aslında bu mit günümüz insanının iç alemini tanımlamada oldukça başarılı bir hikaye. Bugün bizler herkesin içinde cinsiyetinden bağımsız olarak eril ve dişil taraflar olduğunu ve bunların ağırlıklarına göre bireylerin davranışlarının şekillendiğini düşünüyoruz. Bireyin maddi dünya ile olan ilişkisini eril tarafının, manevi dünyası ile olan ilişkisini ise dişil tarafının üstlendiğini ve bunlar arasındaki dengenin çok önemli olduğunu biliyoruz. Bu denge bozulmaya başladığında ise psikosomatik rahatsızlıklar baş gösterebiliyor. Burada bahsettiğim eril ve dişil kavramının tekrardan cinsiyetten bağımsız, latin kökenli kelimelerdeki artikel ve felsefedeki yaklaşımlardan geldiğini vurgulamak istiyorum(seksist damgası yemek istemiyorum).

Tekrardan mit ve insan ilişkisine dönersek bu mitte belirtilen insanın iki yönü insanın bütünlüğünü sağlarken bireyin gelişimi ise bu iki yönün aynı anda gelişimi ile mümkün olabiliyor, yani kendi bütününü bularak. Fakat bugünkü toplum bireyleri belli kalıplara sokarak tek yönüne odaklanıyor ve çoğunlukla diğer yönünü köreltiyor. Nitekim seksist dediğimiz yaklaşımların çoğu da aslında buradan türüyor.

Şimdi diyebilirsiniz Tümer yazın iyi güzel psikoloji mitoloji falan da Tango ne alaka?

Tam da oraya geldim aslında. Tangodaki lead-follower eril-dişil ilişkisi tam olarak bu uyumu gösteriyor. Lead yani eril enerji kontrol, iktidar ve gücü sembolize ederken; Follower yani dişil enerji tutku, sanat ve anı yaşamak üzerine kurulu. Tango da ilerleyerek bu enerjiler arasındaki geçişin yaşanmaya başlaması ve dans içindeki kullanımı aslında bilinçsiz bir şekilde dansçının ruhuna, bilinç altına, benliğine işliyor. Yani o kişiye tango kayıp ikizini bulduruyor. Kendisini. Bu pratiklerin devam etmesi ile beraber ise, yani her dansında dansçı değişiyor. İlerliyor. Bu durum eril tarafı zayıf bir kişi de otorite, hakimiyet yönünü geliştirirken dişil tarafı zayıf bir kişide sanat algısını, duygu zenginliğini arttırabiliyor.

Sözün özü…
Tango ikimize de iyi geliyor…